Boğazıma kadar üşüyordum

Bazen ayaklarımın altında ezilen toprağı hissedebiliyorum, bazen de boşlukta süzülüyor gibiyim. Tam şu anda ayaklarımın altında bir şey var ne olduğunu bilmediğim. Kafamı eğip, bakmaktan kaçınıyorum, bakarsam düşecekmişim gibi ya da olduğu yerden yok olacakmış gibi…

İçimdeki boşluğun beni buraya sürüklediğinin farkındayım. Bana seslenişini ve “lütfen” deyişini nasıl göz ardı edebilirdim? Bir kere duymam her şey için yeterliydi.

Oturduğum koltuk ve odanın içindeki belli belirsiz nane kokusu yavaşça kayboluyor şimdi.

Boşluğun benim burada olduğumdan haberi yok sanıyorum. Fakat ben buradayım.

Belki de değilimdir…

Yanıtları alabilmem adına, bu boşluğu benimle birlikte sonsuzluğa saklamalıyım.

Görmek için sımsıkı kapattım gözlerimi.

Bekliyorum.

Bir bankta sessizce oturuyordu, önünde uzanan denize bakıyordu parmak uçlarındaki kırıklarla, kaybedecek geriye sadece onlar kalmıştı, akşamdı, serin kuru bir akşam, ancak denizin üzerine düşen ışık huzmeleri de vardı. Bu nasıl bir akşam diye geçirdim zihnimden. Günün böyle bir vakti var mıydı gerçekte, yoksa bu da benim zihnimin onunla birlikte yarattığı var olmayanlar grubundan bir örnek miydi sadece?

Denizin ortasında duruyordum, tam karşısında duruyordum; parmak uçlarımda duruyordu. Dizkapaklarımdaki çizikleri ve ıslanan belimi görmezden gelerek ilerledim. Bir bankta sessizce oturuyordu fakat mesafeyi bir türlü kapatamıyordum.

Boğazıma kadar üşüyordum.

Bedenim yavaşça paralanıyordu, ayaklarım yoktu; boşluğun üstünde bütün fizik kurallarına aykırı bir şekilde ayakta duruyordum.

Görmek için sımsıkı kapattım gözlerimi. Artık akşam değildi, denizin üzerine düşen ışık huzmeleri ve parmak uçlarındaki kırıklarla birlikte; o gitmişti.

Seslenmem gerektiğini düşündüm. Fakat nasıl seslenmeliydim ona? Nasıl çağrılmaktan hoşlanırdı? Bir adlandırmada bulunmalı mıydım? Bu zamana kadar ona bunu hiç sormamıştım.

Mesafeyi kapatamadığım için gitmişti.

Dakikalarca kendimi buna inandırdım ilk olarak.

Sonrasında ise aslında mesafeyi hızla kapattığım için gittiğini anladım.

O sadece sessizce orada oturmuyordu, aştığım her dalgada bir adım daha geriye çekiyordu üstünde oturduğu bankı. Denizin ortasında yürümeye çalıştıkça attığım her adımın canımı yakması mühim değildi onun için. Mühim olsaydı şayet omzuma dokunurdu uyanabilmem için. O sadece sessizce oturuyordu ve ben ışık huzmelerinin arasında kayboluyordum.

Artık odamın içerisinde olup olmadığımdan bile emin değilim.

Orada ne kadar acı çektiğimi bilen boşluktan başkası değildi. Bunca zaman onun benim içimde olduğunu sanarken ne kadar da yanıldığımı fark ettim saçlarımı tarayan o son dalga ile birlikte.

Bunca zamandır ben boşluğun içindeydim

“Size nasıl hissettirdiklerini unutmayın. Sizi nerede çaresiz ve yapayalnız bırakıp hayatlarına nasıl devam ettiklerini unutmayın. Avucunuzda sevginizden başka bir şey bırakmadıklarını, sizi nasıl yerle bir edip arkalarına bile nasıl bakmadıklarını unutmayın. Hayatınıza ellerini kollarını sallayarak, bilinçli olarak girip hiçbir şey olmamış gibi çıkışlarını, giderken bakakaldığınız o sırtı unutmayın. Hayatınıza nasıl devam edemeyişinizi, yatağınıza bile yabancılaştıran o korkunç göğüs ağrısını unutmayın. Sizi sevdiklerinin nasıl koca bir yalan oluşunu, sevgilerinin de (varsa) arkasında nasıl duramadıklarını, o cesaretsizliklerini unutmayın. O yerlere düşüşünüzü, o kalkamayışınızı, sizi kaldırabilecek olanın kendileri olduklarını bilmelerine rağmen uzatılmayan o eli unutmayın. Kafanızı dağıtmak için elinizden geleni yapsanız da dağılmayan kafanızı, hatta bir silah olsa da dayasam dediğiniz o anları unutmayın. Bir saç okşamasını bırakın, bir sözüyle dünyayı ikiye böleceğinizi bildikleri halde sizden tek bir harfi nasıl esirgediklerini unutmayın. Size hayaller kurdurup elleriyle nasıl yıktıklarını, o enkazın altında sizi nasıl bıraktıklarını unutmayın. Onlar yüzünden bir an her şeye düşman olmak isteyip içinizdeki bütün güzellikleri öldürmeye kalktığınız anları unutmayın. Kalbinizde hiçbir şeye nasıl yer kalmadığını, sevginizin bir paçavra gibi ordan oraya savrulduğunu, o yangını unutmayın.”

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Başa dön tuşu
error: Content is protected !!