Korkusuz Karşılarım Sonumu

Anlatamıyorum derdimi. İlk defa, kelimeler yanımda değil. İlk defa, cümleler istediğim gibi dökülmüyor kağıt üzerine. Nasıl sinirleniyorum bilsen, kendime mi, sana mı, harflere mi, bilmiyorum. Seni sevmek beni yoruyor dersem doğru cümle olmaz, seni sevmek beni korkutuyor dersem belki olabilir, seni sevmek nedir anlamıyorum dersem ise, belki biraz da olsa yaklaşmış olurum anlatmak istediğim derdime. Seni anlamak istiyorum, seni daha fazla tanımak istiyorum. Kendi kabuğumu kırmak istiyorum, biliyorum, o kabuk çatladığında rahatlayacağım, o zaman senin katmanlarını da aşmaya başlayacağım. Nasıl yapacağım bilmiyorum, önümüzdeki yol uzun mu kısa mı bilmiyorum, ne yapacağız hiç bilmiyorum, ama artık çok geç geri dönmek için ve korkaklık yapmanın zamanı da değil hiç. Bilmelisin ki, sorunluyum. Bilmelisin ki, karanlık var içimde, koyu bir mürekkep gibi yayılıyor içimdeki sayfaların her birine, her gün daha da siyah. Bilmelisin ki, korkuyorum, bilmelisin ki, zayıfım, bilmelisin ki, ben daha kendi kendimi anlayamıyorum.

Senin gerçekliğini de anlayamıyorum. Ne zaman çıktın karşıma, ne yaptın bana, gözümü kırptım ve yanımdaydın adeta. Nerden geldin, farkına varmadım seni sevmeye başladığımın. Ama öylesine garip ki, bir duyguyu ilk defa nasıl anlatacağımı bulamıyorum, sevmek dediğime bakma sana hissettiğime, bu sevmek evet ama bir başka sevmek. Tanıdığım hiç kimseye benzemiyorsun, bilmiyorum sen nasıl birisin, anlamıyorum, seni ne güçlü yapar, seni ne zayıf yapar, yavaş yavaş çözülüyor ve öylesine garip ki aslında, hissedebiliyorum yavaş yavaş kök saldığımı kalbine. Beni kazıman gerekir bir gün gitmemi istersen, ve inan, ikimiz de kanarız o zaman gelirse. Öylesine garip ki, canımı yakıyor resmen her anın elimden kayıp gidişi, çünkü her ana sahip olmak istiyorum. O kadar çabuk geçiyor ki seninle zaman, bu haksızlık. Bilmediğimiz bir şehrin sokaklarındayken, nereye gittiğini bilmediğimiz yollarda sarılıp uyuduğumuzda, erken sabahların gümüşü yüzüne vurduğunda, sana kızdığımda, bana dokunduğunda her hücremi yakarcasına, zamanı yavaşlatıp, sadece tadını çıkarmak istiyorum. Hiç geçip gitmesin istiyorum. Yanımda olduğunda hep öyle güzelsin ki, sahip olmak istiyorum o an bana bakışına, bana dokunuşuna. Göremiyorum, pek de anlamıyorum beni nasıl sevdin ben kendimi pek de sevmezken aslında. Dudaklarından dökülen her kelime, daha önce hiç duymadığın ama ilk duyuşumda tüylerimi ürperten şarkılar gibi. Kendi benliğimin içine doğru daha çok gidiyorum senin benliğinin daha derinine gittikçe. Eğer ben yağmursam, sen şimşekleriyle, gök gürlemeleriyle bir fırtınasın; eğer ben bir adaysam, sen okyanusun kendisisin, eğer ben en güzel kelimelersem, uzun uzun cümlelersem, sen sonsuz sayfalı bir kitapsın. Uzun süren bir uyanış, seni tanımak ve anlamak. Bu sefer ben de çekiyorum kalın perdeleri kenara, izin veriyorum, gün ışığı değsin yüzüme ve kalbime. Daha önce izin vermedim hiç kimsenin kapılarımı açmasına, izin vermedim kimsenin bana senin dokunduğun gibi dokunmasına, sadece bedenime değil, ruhuma da. Yani anla beni, nasıl hissettiğimi, nasıl bir boşlukta yüzdüğümü ve bir yandan da nasıl dolu hissettiğimi. Bırakıyorum tüm silahlarımı önüme, eğer sen kıracaksan kalbimi, eğer sen yaralayacaksan tenimi pençelerinle, eğer sen yakacaksan beni ateşinle, hazırım, eğer öyleyse, korkusuz karşılarım sonumu.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Başa dön tuşu
error: Content is protected !!